28 Kasım 2013 Perşembe


Biliyorum ben seni unutamam ama sen de beni unutamazsın. Nasıl unutacaksın ki? Yaşadığın her an  hayat beni senin karşına çıkardığı sürece... Unutamazsın tabii. Bi kere beni her gördüğünde yaşadıklarımız gelecek aklına, sonra birde yaşayamadıklarımız. Yaşadıklarımız, öylesine değildi. Gerçekten özeldi. Her şeyden önemlisi ilkti. İlkler unutulmaz derlerdi inanmazdım neden unutamayacakmışım derdim 'hayat bu her şeyi unutturur' ama öyle olmuyormuş sevdiğim. Hala öyle canlısın ki hafızamda sanki o günleri yeniden yaşıyorum. Kısa zamanda beni gerçekten mutlu ettin.

   Bi kadın olduğumu hatırladım ve birini ölesiye isteyebileceğimi anladım. Ve biri nasıl düşünülür gece gündüz seninle öğrendim. Aklıma esip gidince dönemeyeceğimi de senden öğrendim. Birine ayak uydurmayı hatırladım. Zevklerimi değiştirdin en basitinden. Asla olmaz dediğim çok fazla şey yaptım. Belki gurursuzluklar  yaptım. Çirkefleştim sevdiğimden. Ama işte bak söylüyorum unutamam. Mesela yüzünün uzunluğunu ömrümce unutamam. Gülünce yanaklarının çizgi çizgi  oluşunu da. Giyim tarzın sabit her şeyin mavi-siyah-beyaz. Hele o kendinden emin duruşun yok mu… Saçların hele benimkilerden daha yumuşak olduğunu söylemsem yalan olmaz herhalde. Ellerin cebindeyken yürürsün hep bu da aklımda. Sonra şiven kayardı bazen olduğun yere özgü konuşmaya başlardın. Adımla hitap ederdin bazen bense bana kızdığını sanırdım. İki işi aynı anda yapabilmeni bile seviyordum. Yerli yersiz konuşmalarımızı olmadık saatlerde uzattığımız konuşmalarımızı unutamam. Ben uyurken aradığını ve kapatmadığını da unutmam. Şarkılarını en sevdiğin kadını biliyorum ve biliyor musun onu senden sonra ben de daha çok sevemeye başladım. Gecelerden birinde  arayıp sevdiğin bi şarkıyı bana dinletmiştin. Senden bana gelen ilk ve son şarkıydı bu. Bana genelde ne dediğini hatırlıyorum. Benden en çok istediğin şeyin ne olduğunu biliyorum. Bana nasıl baktığını hatırlıyorum. Ayrıldığımız gün yani Pazardan nefret ediyorum. En sevdiğim günse Perşembe çünkü o günde tanıştık. Şu anlaşamadığımız ve aşamadığımız konu. Ben senin için tam olarak ne neydim, ne hissettin hiç bilemedim.


   Senin de beni niye unutamayacağını da biliyorum. Çünkü karşına böylesi çıkmamıştı. Hiçbir aşk kuralını bilmeyen bir yabani tanımamışsındır. Ama hiçbir şeyi bilmemesine rağmen senin için öğrenmek istediğini de unutma. Hayatında yeşili benim kadar seven biri olmuş mudur acaba ? Baak bunu da unutamazsın. Sonra bu kadar odununu da görmemişsindir. Kalbim senin için atarken , duygularımı nasıl batırdığını tahmin bile edemezsin. Canım kelimesinden nefret ettiğimi de unutamazsın .Güldüğüm zaman yüzümün güzel olduğumu unutamazsın. Çünkü bunu sen söylemiştin bana . Dişlerimi de beğenirdin, ilk tanıştığımız gün bahsi geçmişti. Kendimin farkında olmadığımı söylediğini de unutamam. İlk  buluştuğumuz gün yaşadığımız heyecan hala içimde. Sana nasıl baktığımı unutamazsın. Beraber içtiğimiz ilk çay. Sonra akşamına inatlaşmamız ilk mesajı kim atacak diye. Ben galip gelmiştim hatırla ilk mesajı sen atmıştın. Ve beni nasıl da mutlu etmiştin . Dövmemi sevdiğini ve saçımın boyunu sevdiğini unutmam. Sonraaa seni öptüğümde yüzümün aldığı ifadeyi de unutamazsın, benim seninkini unutamadığım gibi. Beraber güldüğümüz anları hele unutursan ... Senden defalarca ayrılmama rağmen bi mesajınla sana nasıl koştuğumu da unutamazsın. Her küsüşümüz de barıştığımızı unutamazsın. Benim seni, senin beni sevdiğinden daha çok sevdiğimi de unutamazsın. Unutamazsın işte unutmamalısın. Unutursan bana haksızlık etmiş olursun. Konuştuğumuz onca şey boşuna gider.


   Bilmediğin şeyler de var ama. Mesela ben hala seni unutmadım. Biliyorum artık olamayız ama ben senin boşluğunu doldurmak istemiyorum. Daha doğrusu seni unutmaya kıyamıyorum . Öyle aniden içimdekileri söyleyemeden bitince böyle oldum. Yarım kaldım, tamamlayamadım kendimi. Hayal kırıklığı desen değil , biliyordum sürmeyeceğini. Sana aldığım tek hediyeyi vermek için buluştuğumuzda sana sarılamamıştım hatırladın mı? Çünkü hiç hesaba katmamıştım sarılacağını. Sarıldığın an her şey durdu etrafımdaki, düşündüm o an gerçekten anladım bu sondu. Bir daha böyle bi fırsat geçmeyecekti elime ve ben onu kaçırmıştım. Kızmıştın hatta ben bi tepki vermeyince ... Ama dedim ya bir tanem bilmediklerin var.

   Bir insanı tanımada flört ya da  sevgili olma evresi yeterli midir ? Bence insan ayrılınca tanıyor birbirlerini. Elini tutarken  tanıdığını sanıyorsun . Asıl olay eller ayrılınca ortaya çıkıyor. Ne çok insan ayrıldıktan sonra birbirlerinden nefret etti. Ne çok söz söylendi biten her aşkların ardından. Ama biz seninle konuşmamayı  başaramadık. Hep haber aldık birbirimizden. Tamamen kaybetmek istemedik belki ‘bizi’. Aslında ben hiç kıyamadım ki sana. Sen de hep hayatında olayım istedin. Benim konuşmayı seviyorsun yaa. Ne zaman çağırsan gelmek istedim ben de , amacının ne olduğunu bile bile sana güvenmek istedim, bittiğini bile bile. O belki yok mu işte o , her keşkenin sebebi. Değişmiş olma ihtimali . Ve her seferinde  değişmediğini gördüğümde yaşadığım hüzün. Önce kendim inandım , o yalana sonra etrafını inandırdım. Kırıldıkça değiştim. Ama senden hiçbir zaman nefret etmedim.

   Yine söylüyorum yaşananlar unutulmaz. Sen ne dersen de ne kadar inkar edersen et, hata de yanlış de ya da kabul etme ne düşünüyorsun bilmiyorum belki de pişmansın. Bu vefasızlık olur, bu yaşanmışa saygısızlık olur ve bu beni en çok kıracak şey olur.

   Hayatın boyunca hep mutlu ol. Umarım sevdiğin her kadın, verdiğin küçücük mutluğu bile sevme yeteneğine sahip olur benim gibi. Daima hem sev hem sevil.

 

16 Kasım 2013 Cumartesi


Korkağın Sözleri

Kendimi yine düşünürken buldum. İnsanları ve hayatı her zaman ki gibi sorguluyordum. Uğruna savaş verdiklerimi ya da verdiklerimi sandığım kişileri ve şeyleri düşündüm. Okul bitecek seneye öğrenciyim deyip sırıtamayacağım. Canım dediğim arkadaşlarımla belki şimdiki kadar sık görüşemeyeceğim. Sabahlara kadar oturup gülemeyeceğim. Dedikodu bile yapamayacağım belki. Belki babamdan harçlık istemek koyacak.(tabi iş bulamazsam) İş bulursam hep koşturacağım durup yazılarımı yazmaya fırsat bulamayacağım. Ya da yaşadıklarımı düşünmeye fırsatım olmayacak. Hem seneye belki Muğla’ya giderim yine ellerim buruşana kadar çıkmam suyun içinden. Aa sonra mezuniyet var, kep falan atacağız ya hani büyüdük. Adam olduk güya hayata atılacağız. Sonra kutlama yaparız herhalde içeriz bir şeyler. Sonra bu aptal halime güldüm. Nasıl da inanıyorum bütün istediklerimi yapacak zamanı bulacağıma. Yarın aynı şekilde hayatıma devam edecekmişim gibi.

12 Kasım 2013 Salı


                
 Beyoğlu'nun En Güzel Abisi




      Ahmet Ümit ilk kez vazgeçmişti turuncu beyaz kitap kapaklarından. Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'nin kitap kapağı lacivert zemin üzerine Tarlabaşı’ndan  renkli biri görüntü yerleştirilmiş. Öyle güzel bir kitap olmuş ki herkese tavsiye ederim.

     Polisiye romandan pek haz etmem ama bu adam tam bir şahane. Kelimelerle  oyun oynuyor. Onu okurken ne zamanın farkında oluyorum ne de yerin. Olayları öyle farklı bir yerden anlatıyor ki her kitabı ayrı bir hayranlık uyandırıyor okuyucuda. Ayrıca kitap da ki cümleler öyle samimi ki... Tabi şaşmamak gerek hala metroyla Beyoğlu'na gelen ve içimizden biri gibi yaşayan bir yazar. Umarım yeni kitap yazmaya başlamıştır şimdiden. Yine fazla geveledim sadede geliyorum. Öncelikle her zamanki gibi romanın türü polisiye, 1. tekil şahıs tarafından yazılmış.

       Ana karakterimiz Boşkomiser Nevzat yan karakterler; Ali ve Zeynep. Ali de Nevzat gibi komiser  Zeynep de  Kriminolog. Yılbaşı gecesi, Tarlabaşı sokaklarında  öldürülen bi erkeğin katilini arıyorlar. Aynı zaman da Tarlabaşı’nın yaşadığı sorunları (uyuşturucu ,kumar, seks işçileri) da ele alıyorlar. Katili tabi ki öldürülen erkeğin düşmanlarını sorgulayarak aramaya başlıyorlar. Barbut İhsan, Kara Nizam, Süleyman...  Daha sonra olay genişliyor. Maktülün hayatına giren kadınlar olaya dahil oluyor. Her zamanki gibi katil hiç ummadığınız hatta masum olarak gördüğünüz kişiler tarafından işleniyor.

    Beyoğlu Rapsodisi'ni okurken fena bozguna uğramıştım :) bu kez hazırlıklıydım;  katil tahmin ettiğim kişi çıktığı için mutluyum.

9 Kasım 2013 Cumartesi

Uzunca bir aradan sonra yeniden kitaplarımın özetlerini yazmaya devam ediyorum. Son zamanlarda deneme türünü okumaya öncelik verdim iyi ki de verdim. Özellikle Montaigne ve Hıncal Uluç'un kitapları gerçekten okunmaya değer. Amerikalı genç kadın yazar Sarah Jio' nun Yağmur Sonrası aldı romanı da oldukça keyifli. Neyse uzatmadan içimde birikenleri yazmak istiyorum


 

 H erkesin Hiçbir Şeyi Hikayem 91 yılında başladı. Her yıl daha da geriye gitti ve bu yıl kendime en uzak yılım oldu.  En umutsuz en çaresiz...