22 Mart 2015 Pazar

Bi an bile yeter. Yıllarca tanımana gerek kalmaz bazen. Yüzlerce kez buluşmana, defalarca doğru mu düşünmeye gerek kalmaz bazen. Sonradan olmaz zaten bazen. Düşünmene gerek kalmayacak kadar yoğun şeyler hissedersin mucizevi şekilde. Anlayamadan aşık olursun lafın kısası. Bu hemen kafana dank etmez. Ama dank etmesi uzun sürmez. Kontrol edip içine edemediğin tek duygu belki. En güzel salaklığın, en güzel gülüşün, en mutlu oluşun.

Aşık olun. Söyleyeceklerim bu kadar.



8 Mart 2015 Pazar


                                            Son şeyler ülkesinde

Uğruna yaşadığımız şeylerin tükenmesiyle baş gösteren bi yokluğu anlıyor Auster. İnsanlığın gelebileceği en acı noktayı ‘’hiçliği’’.. Belki de bir çoğumuzun öngördüğü karanlık senaryoyu gözler önüne seriyor. Abisini aramak için bilmediği bi kente giden genç bi kadının başından geçenler ya da geçmesi muhtemel (hayal ürünü de olabilir) şeyler anlatılıyor kitapta.

Anna Blume abisini aramak için bilmediği kente giderken yanında bir fotoğraftan fazlası yoktu. Hırslıydı kendine güveniyordu, abisinin hayatta olup olmadığını öğrenmek hayatının amacı olmuştu. Daha kentle ilk buluşmasında şaşkınlığa uğramıştı, burası doğduğu yere benzemiyordu. Eğer abisini bulmak istiyorsa bunun için çok uğraşmalıydı. Başlarda bi miktar parası vardı fakat kısa sürede tükendi. Bundan sonrası kendine kalmıştı. Bu bilmediği topraklar savaştan çıkmıştı. Her yer yıkık döküktü. Açlık vardı. Burada insanlar birbirlerini bir lokma ekmek için öldürüyordu. Doktor yoktu , ilaç yoktu. Acıma duygusu bitip tükenmişti. Herkes kendi için yaşıyordu hatta bazıları yaşıyor mu bilmiyordu çünkü farkında değildi. Anna çok uzun süre yalnızca hayatta kalmaya çalıştı. Tesadüf eseri tanıştığı bi kadınla yakınlık kurdu. Bu acımasız düzene tek başına dayanmak oldukça zordu, birlikten kuvvet doğardı. Kadının evine taşındı. Ama büyük bi sorun vardı. Kadın, hırçın, despot bi adamla evliydi. Yine de dışarda kalmaktan iyidir diye düşünüp kadının yanına yerleşti. Zaman yaşadıkları ev cehenneme dönüştü Anna için… Çünkü kadının kocasıyla bir tülü anlaşamıyordu. Derken bi gece adam Anna’nın yatağına geldi. Zaten baştan beri istediği buydu. Anna başta paniklese de kafasından geçen tek şey adamı öldürmekti ama öldürmedi. Ellerini adamın boğazına dolayıp yarım dakika bekledi sonra bekledi henüz bunu yapabilecek güçte olmadığını hissetti. Bıraktı adamın boğazını evden çıkıp gitti. Sabah eve döndüğünde adamın ölmüş olduğunu fark etti fakat o öldürmemişti. Bizzat kendi karısı öldürmüştü adamı. Bu dehşet verici olayı örtbas etmek için kadınla beraber adamı üst kattan aşağı attılar. Ardından şerefiyle öldü desinler diye…
Bundan sonrası Anna için daha zordu. Kadın kocasını öldürmüştü ama bu duruma bir türlü alışamadı. Birkaç hafta içinde yatağa düştü. Anna ‘yı çok seviyordu, yatağa düştüğü için kendini suçluyordu. Ama kaybedecek zaman yoktu artık.



Hikayenin yarısı işte bu şekilde benden bu kadar devamını merak ediyorsanız siz de alıp okuyun J

 H erkesin Hiçbir Şeyi Hikayem 91 yılında başladı. Her yıl daha da geriye gitti ve bu yıl kendime en uzak yılım oldu.  En umutsuz en çaresiz...