Son şeyler ülkesinde
Uğruna yaşadığımız şeylerin tükenmesiyle baş gösteren bi yokluğu anlıyor
Auster. İnsanlığın gelebileceği en acı noktayı ‘’hiçliği’’.. Belki de bir
çoğumuzun öngördüğü karanlık senaryoyu gözler önüne seriyor. Abisini aramak
için bilmediği bi kente giden genç bi kadının başından geçenler ya da geçmesi
muhtemel (hayal ürünü de olabilir) şeyler anlatılıyor kitapta.
Anna Blume abisini aramak için bilmediği kente giderken yanında bir
fotoğraftan fazlası yoktu. Hırslıydı kendine güveniyordu, abisinin hayatta olup
olmadığını öğrenmek hayatının amacı olmuştu. Daha kentle ilk buluşmasında şaşkınlığa
uğramıştı, burası doğduğu yere benzemiyordu. Eğer abisini bulmak istiyorsa
bunun için çok uğraşmalıydı. Başlarda bi miktar parası vardı fakat kısa sürede
tükendi. Bundan sonrası kendine kalmıştı. Bu bilmediği topraklar savaştan
çıkmıştı. Her yer yıkık döküktü. Açlık vardı. Burada insanlar birbirlerini bir
lokma ekmek için öldürüyordu. Doktor yoktu , ilaç yoktu. Acıma duygusu bitip
tükenmişti. Herkes kendi için yaşıyordu hatta bazıları yaşıyor mu bilmiyordu
çünkü farkında değildi. Anna çok uzun süre yalnızca hayatta kalmaya çalıştı.
Tesadüf eseri tanıştığı bi kadınla yakınlık kurdu. Bu acımasız düzene tek
başına dayanmak oldukça zordu, birlikten kuvvet doğardı. Kadının evine taşındı.
Ama büyük bi sorun vardı. Kadın, hırçın, despot bi adamla evliydi. Yine de
dışarda kalmaktan iyidir diye düşünüp kadının yanına yerleşti. Zaman
yaşadıkları ev cehenneme dönüştü Anna için… Çünkü kadının kocasıyla bir tülü
anlaşamıyordu. Derken bi gece adam Anna’nın yatağına geldi. Zaten baştan beri
istediği buydu. Anna başta paniklese de kafasından geçen tek şey adamı
öldürmekti ama öldürmedi. Ellerini adamın boğazına dolayıp yarım dakika bekledi
sonra bekledi henüz bunu yapabilecek güçte olmadığını hissetti. Bıraktı adamın
boğazını evden çıkıp gitti. Sabah eve döndüğünde adamın ölmüş olduğunu fark
etti fakat o öldürmemişti. Bizzat kendi karısı öldürmüştü adamı. Bu dehşet
verici olayı örtbas etmek için kadınla beraber adamı üst kattan aşağı attılar.
Ardından şerefiyle öldü desinler diye…
Bundan sonrası Anna için daha zordu. Kadın kocasını öldürmüştü ama bu
duruma bir türlü alışamadı. Birkaç hafta içinde yatağa düştü. Anna ‘yı çok
seviyordu, yatağa düştüğü için kendini suçluyordu. Ama kaybedecek zaman yoktu
artık.
Hikayenin yarısı işte bu şekilde benden bu kadar devamını merak
ediyorsanız siz de alıp okuyun J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder