Abdi İpekçi
Metin Göktepe
Ahmet Taner Kışlalı
Bu isimleri
hepimiz hatırlıyoruz bir yerlerden. Onlar yaşadıkları dönemlerde kitleleri
etkiledi. Ve onlar bize vakitsiz veda ettiler. Kimisi yazdıklarıyla, kimi
konuştuklarıyla kimi ise yalnızca duruşuyla. Bu adamların başlarına ne geldiyse
haksızlığa sessiz kalmadıkları için geldi. Hayatları pahasına da olsa asla
düşündüklerini söylemekten ve yazmaktan vazgeçmediler. Kendileri için değil
asla, bizim için ve bu ülke için. Onların aileleri yok muydu da böyle işlere
atıldılar? Gül gibi yaşayıp etliye sütlüye bulaşmadan yaşasalar olmaz mıydı?
Olmazdı, birileri bu mücadeleyi üstlenmek zorundaydı. Mücadeleler güzel sonuçlar verdi evet bugün
onları tanıyarak yazıyorum. Ama bugün onlar yoklar. Verdikleri mücadeleler
hayatlarına mal oldu. Hepsi öldürüldü… Hem de gencecik yaşlarındayken her biri…
Ve bu insanların hiçbiri katil değil, kimsenin kılına zarar vermedi. Şu meşhur
‘düşünce suçu’ suçlu olmaya yeten en güzel sebep. Ama belki de ölüme en kolay
götüren yol. Öyle boş
şeylerin savaşı dönüyor ve öyle masum canlar vakitleri gelmeden öldürülüyor ki
insanın bugün bile yüreği burkuluyor. Bunca gazetecisini, politikacısını,
yazarını ve sanatçını öldüren bir devlet daha var mıdır? Sınırsız ,savaşsız,
kavgasız yaşayamıyoruz. İçimizdeki iyileri de yok ediyoruz. Onların
hepsi iyiydi, dürüsttü. Yaşamayı herkes kadar hak ediyorlardı.
Bugün bunları yazmakta ki tek amacım; onları
öldükleri günler dışında da anmak ve hatırlamak o kadar.