2013; beni çok
üzdün ama Galatasaray 'a çok iyi geldin. Galatasaray, 2013 yılını birçok
şampiyonlukla doldurdu. Sarı kırmızılı takım geçen sene futbolda, Erkek
Basketbolda, Engelli Basketbolda, Judoda, Briçte şampiyon oldu. Cimbom bunların
yanı sıra yüzmede de birçok
Türkiye rekoruna imza attı. Daha bitmedi bu saydıklarım sadece Türkiye’yi kapsayan başarılar daha
Avrupa var…
22 Aralık 2013 Pazar
17 Aralık 2013 Salı
Duygu
Asena, hem yazar hem de gazeteciydi. Asena, 1946 -2006 yılları arasında yaşadı.
Ondan geriye 8 kitap kaldı. İlk kitabı Kadının Adı Yok yayınladığı yıl
yasaklandı, fakat sonrasından açılan davalarla yasak kalktı. Kitaplarında güçlü
kadınları konu edindi. Belki kendisi de kadın olduğu için kim bilir... Şu anda
4. kitabını okuyorum. Ve gerçekten okunması gereken bir yazar. Önyargılardan
arınıp okumayı deneyebileceğiniz biri. Her kitabı ayrı güzel. Onu çok özlüyoruz
gerçekten...
5 Aralık 2013 Perşembe
Tamamen Ben
Dünyaya gelmesem neler olmazdı acaba? 15
Mart tatsız tuşsuz sıradan bir gün olacaktı. Hele 15 Mart 1991 tam bi felaket
olacaktı. Hele öğle saatini anlatmıyorum bile. Balık burcu yarım kalacaktı. Yükselim
yengeç belki ahirete kadar eksik kalacaktı. Gel gelelim ailede neler eksik olurdu acep? Öncelikle
babam 1 boğaz masrafından kurtulurdu. Ailem 5 kişi olurdu, iki kız bir erkek.
Annem daha az yorulurdu. Eziyetlere katlanmazdı beni büyütmek için. Her gün
patates kızartması yapması gerekmeyecekti. Her hafta kocaman küveti
doldurmayacaktı sırf biricik küçük kızı
mutlu olsun diye. Babam kimseyi zeytin
gözlü diye sevemeyecekti. Y a da zeka küpüm diyemeyecekti. Ablamlara da ayak bağı olmazdım. İkisini birden hayattan
soğutan kimse olmazdı. Bitmek tükenmek bilmeyen sorularla kimse canlarını
sıkmazdı. Ama şimdi Allah yukarda sırlarını da benim kadar kimse iyi tutamazdı.
Her hafta sonu verilen sözün yerine getirilmesi için zebellak gibi bekleyen bir
kardeşleri de olmazdı.
28 Kasım 2013 Perşembe
Biliyorum ben seni
unutamam ama sen de beni unutamazsın. Nasıl unutacaksın ki? Yaşadığın her
an hayat beni senin karşına çıkardığı
sürece... Unutamazsın tabii. Bi kere beni her gördüğünde yaşadıklarımız gelecek
aklına, sonra birde yaşayamadıklarımız. Yaşadıklarımız, öylesine değildi.
Gerçekten özeldi. Her şeyden önemlisi ilkti. İlkler unutulmaz derlerdi
inanmazdım neden unutamayacakmışım derdim 'hayat bu her şeyi unutturur' ama
öyle olmuyormuş sevdiğim. Hala öyle canlısın ki hafızamda sanki o günleri
yeniden yaşıyorum. Kısa zamanda beni gerçekten mutlu ettin.
Bi kadın olduğumu hatırladım ve birini
ölesiye isteyebileceğimi anladım. Ve biri nasıl düşünülür gece gündüz seninle
öğrendim. Aklıma esip gidince dönemeyeceğimi de senden öğrendim. Birine ayak
uydurmayı hatırladım. Zevklerimi değiştirdin en basitinden. Asla olmaz dediğim
çok fazla şey yaptım. Belki gurursuzluklar
yaptım. Çirkefleştim sevdiğimden. Ama işte bak söylüyorum unutamam.
Mesela yüzünün uzunluğunu ömrümce unutamam. Gülünce yanaklarının çizgi çizgi oluşunu da. Giyim tarzın sabit her şeyin
mavi-siyah-beyaz. Hele o kendinden emin duruşun yok mu… Saçların hele
benimkilerden daha yumuşak olduğunu söylemsem yalan olmaz herhalde. Ellerin
cebindeyken yürürsün hep bu da aklımda. Sonra şiven kayardı bazen olduğun yere
özgü konuşmaya başlardın. Adımla hitap ederdin bazen bense bana kızdığını
sanırdım. İki işi aynı anda yapabilmeni bile seviyordum. Yerli yersiz
konuşmalarımızı olmadık saatlerde uzattığımız konuşmalarımızı unutamam. Ben
uyurken aradığını ve kapatmadığını da unutmam. Şarkılarını en sevdiğin kadını
biliyorum ve biliyor musun onu senden sonra ben de daha çok sevemeye başladım.
Gecelerden birinde arayıp sevdiğin bi
şarkıyı bana dinletmiştin. Senden bana gelen ilk ve son şarkıydı bu. Bana
genelde ne dediğini hatırlıyorum. Benden en çok istediğin şeyin ne olduğunu
biliyorum. Bana nasıl baktığını hatırlıyorum. Ayrıldığımız gün yani Pazardan nefret
ediyorum. En sevdiğim günse Perşembe çünkü o günde tanıştık. Şu anlaşamadığımız
ve aşamadığımız konu. Ben senin için tam olarak ne neydim, ne hissettin hiç
bilemedim.
Senin de beni niye unutamayacağını da
biliyorum. Çünkü karşına böylesi çıkmamıştı. Hiçbir aşk kuralını bilmeyen bir
yabani tanımamışsındır. Ama hiçbir şeyi bilmemesine rağmen senin için öğrenmek
istediğini de unutma. Hayatında yeşili benim kadar seven biri olmuş mudur acaba
? Baak bunu da unutamazsın. Sonra bu kadar odununu da görmemişsindir. Kalbim
senin için atarken , duygularımı nasıl batırdığını tahmin bile edemezsin. Canım
kelimesinden nefret ettiğimi de unutamazsın .Güldüğüm zaman yüzümün güzel
olduğumu unutamazsın. Çünkü bunu sen söylemiştin bana . Dişlerimi de beğenirdin,
ilk tanıştığımız gün bahsi geçmişti. Kendimin farkında olmadığımı söylediğini
de unutamam. İlk buluştuğumuz gün
yaşadığımız heyecan hala içimde. Sana nasıl baktığımı unutamazsın. Beraber
içtiğimiz ilk çay. Sonra akşamına inatlaşmamız ilk mesajı kim atacak diye. Ben
galip gelmiştim hatırla ilk mesajı sen atmıştın. Ve beni nasıl da mutlu
etmiştin . Dövmemi sevdiğini ve saçımın boyunu sevdiğini unutmam. Sonraaa seni
öptüğümde yüzümün aldığı ifadeyi de unutamazsın, benim seninkini unutamadığım
gibi. Beraber güldüğümüz anları hele unutursan ... Senden defalarca ayrılmama
rağmen bi mesajınla sana nasıl koştuğumu da unutamazsın. Her küsüşümüz de
barıştığımızı unutamazsın. Benim seni, senin beni sevdiğinden daha çok
sevdiğimi de unutamazsın. Unutamazsın işte unutmamalısın. Unutursan bana
haksızlık etmiş olursun. Konuştuğumuz onca şey boşuna gider.
Bilmediğin şeyler de var ama. Mesela ben
hala seni unutmadım. Biliyorum artık olamayız ama ben senin boşluğunu doldurmak
istemiyorum. Daha doğrusu seni unutmaya kıyamıyorum . Öyle aniden içimdekileri
söyleyemeden bitince böyle oldum. Yarım kaldım, tamamlayamadım kendimi. Hayal
kırıklığı desen değil , biliyordum sürmeyeceğini. Sana aldığım tek hediyeyi
vermek için buluştuğumuzda sana sarılamamıştım hatırladın mı? Çünkü hiç hesaba
katmamıştım sarılacağını. Sarıldığın an her şey durdu etrafımdaki, düşündüm o
an gerçekten anladım bu sondu. Bir daha böyle bi fırsat geçmeyecekti elime ve
ben onu kaçırmıştım. Kızmıştın hatta ben bi tepki vermeyince ... Ama dedim ya bir
tanem bilmediklerin var.
Bir insanı tanımada flört ya da sevgili olma evresi yeterli midir ? Bence
insan ayrılınca tanıyor birbirlerini. Elini tutarken tanıdığını sanıyorsun . Asıl olay eller
ayrılınca ortaya çıkıyor. Ne çok insan ayrıldıktan sonra birbirlerinden nefret
etti. Ne çok söz söylendi biten her aşkların ardından. Ama biz seninle
konuşmamayı başaramadık. Hep haber aldık
birbirimizden. Tamamen kaybetmek istemedik belki ‘bizi’. Aslında ben hiç
kıyamadım ki sana. Sen de hep hayatında olayım istedin. Benim konuşmayı
seviyorsun yaa. Ne zaman çağırsan gelmek istedim ben de , amacının ne olduğunu
bile bile sana güvenmek istedim, bittiğini bile bile. O belki yok mu işte o ,
her keşkenin sebebi. Değişmiş olma ihtimali . Ve her seferinde değişmediğini gördüğümde yaşadığım hüzün.
Önce kendim inandım , o yalana sonra etrafını inandırdım. Kırıldıkça değiştim. Ama
senden hiçbir zaman nefret etmedim.
Yine söylüyorum yaşananlar unutulmaz. Sen ne
dersen de ne kadar inkar edersen et, hata de yanlış de ya da kabul etme ne
düşünüyorsun bilmiyorum belki de pişmansın. Bu vefasızlık olur,
bu yaşanmışa saygısızlık olur ve bu beni en çok kıracak şey olur.
Hayatın boyunca hep mutlu ol. Umarım
sevdiğin her kadın, verdiğin küçücük mutluğu bile sevme yeteneğine sahip olur
benim gibi. Daima hem sev hem sevil.
16 Kasım 2013 Cumartesi
Korkağın Sözleri
Kendimi yine düşünürken buldum. İnsanları
ve hayatı her zaman ki gibi sorguluyordum. Uğruna savaş verdiklerimi ya da
verdiklerimi sandığım kişileri ve şeyleri düşündüm. Okul bitecek seneye
öğrenciyim deyip sırıtamayacağım. Canım dediğim arkadaşlarımla belki şimdiki
kadar sık görüşemeyeceğim. Sabahlara kadar oturup gülemeyeceğim. Dedikodu bile
yapamayacağım belki. Belki babamdan harçlık istemek koyacak.(tabi iş bulamazsam)
İş bulursam hep koşturacağım durup yazılarımı yazmaya fırsat bulamayacağım. Ya
da yaşadıklarımı düşünmeye fırsatım olmayacak. Hem seneye belki Muğla’ya
giderim yine ellerim buruşana kadar çıkmam suyun içinden. Aa sonra mezuniyet
var, kep falan atacağız ya hani büyüdük. Adam olduk güya hayata atılacağız.
Sonra kutlama yaparız herhalde içeriz bir şeyler. Sonra bu aptal halime güldüm.
Nasıl da inanıyorum bütün istediklerimi yapacak zamanı bulacağıma. Yarın aynı
şekilde hayatıma devam edecekmişim gibi.
12 Kasım 2013 Salı
Ahmet Ümit ilk kez vazgeçmişti turuncu
beyaz kitap kapaklarından. Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'nin kitap kapağı lacivert
zemin üzerine Tarlabaşı’ndan renkli biri
görüntü yerleştirilmiş. Öyle güzel bir kitap olmuş ki herkese tavsiye ederim.
Polisiye romandan pek haz etmem ama bu
adam tam bir şahane. Kelimelerle oyun oynuyor. Onu okurken ne zamanın
farkında oluyorum ne de yerin. Olayları öyle farklı bir yerden anlatıyor ki her
kitabı ayrı bir hayranlık uyandırıyor okuyucuda. Ayrıca kitap da ki cümleler
öyle samimi ki... Tabi şaşmamak gerek hala metroyla Beyoğlu'na gelen ve içimizden
biri gibi yaşayan bir yazar. Umarım yeni kitap yazmaya başlamıştır şimdiden.
Yine fazla geveledim sadede geliyorum. Öncelikle her zamanki gibi romanın türü
polisiye, 1. tekil şahıs tarafından yazılmış.
Ana karakterimiz Boşkomiser Nevzat yan karakterler; Ali ve Zeynep. Ali
de Nevzat gibi komiser Zeynep de Kriminolog. Yılbaşı gecesi, Tarlabaşı
sokaklarında öldürülen bi erkeğin
katilini arıyorlar. Aynı zaman da Tarlabaşı’nın yaşadığı sorunları (uyuşturucu ,kumar,
seks işçileri) da ele alıyorlar. Katili tabi ki öldürülen erkeğin düşmanlarını
sorgulayarak aramaya başlıyorlar. Barbut İhsan, Kara Nizam, Süleyman... Daha sonra olay genişliyor. Maktülün hayatına
giren kadınlar olaya dahil oluyor. Her zamanki gibi katil hiç ummadığınız hatta
masum olarak gördüğünüz kişiler tarafından işleniyor.
Beyoğlu Rapsodisi'ni okurken fena bozguna uğramıştım :) bu kez hazırlıklıydım; katil tahmin ettiğim kişi çıktığı için
mutluyum.
9 Kasım 2013 Cumartesi
Uzunca bir aradan sonra
yeniden kitaplarımın özetlerini yazmaya devam ediyorum. Son zamanlarda deneme
türünü okumaya öncelik verdim iyi ki de verdim. Özellikle Montaigne ve Hıncal
Uluç'un kitapları gerçekten okunmaya değer. Amerikalı genç kadın yazar Sarah
Jio' nun Yağmur Sonrası aldı romanı da oldukça keyifli. Neyse uzatmadan içimde birikenleri yazmak istiyorum
6 Ekim 2013 Pazar
30 Ağustos 2013 Cuma
31 Mayıs 2013 Cuma
1 Haziran 2013
Gazetecilik okumaya 6 yıl önce karar
verdim. Herkes gibi benim de amaçlarım vardı okulumu bitirip mesleğe
atılınca; insanlara doğruyu göstermek
için çaba sarf edecektim, objektif olmaya çalışacaktım. Her zaman doğruluğuna
inandığım ilkelere sahip çıkacaktım. Haksızlığa asla boyun eğmeyecek ve her
zaman direnecektim. Dönek olmayacaktım
mesela. Yalaka olmayacak ve adam kayırmayacaktım ya bir kere kimseyi kandırmayacaktım
vs. Gelin görün ki okulumu bitirip meslek hayatına atılamadan hepsinden bir
anda vazgeçtim. Çünkü bu ülkede bunların her biri imkansız. Çünkü buralarda
iyiler barınmaz çok iyi olursan işinden olursun. Ben bulaşırsam bu işlere
paçamı kurtaramam en iyisi uzaktan izlemek. İyisimi ben spor muhabiri olayım
siz yolunuza ben yoluma buralara da bulaşmamayım
26 Mayıs 2013 Pazar
22 Mart 2013 Cuma
Şizofrenik aşka mektup
Yine sana geldim sevgilim. Söyle yoksa
yine çok mu beklettim ? Umarım beklemene değer duyacakların. Sana bi avuç
dolusu kokumu getirdim, sesimi getirdim. Eskisi gibi konuşuruz belki . Dilerim
hayatında konuşmamızdan rahatsız olacak biri yoktur. Üzülmesini istemem. Hadi
başlayalım hiç düşündün mü acaba seninle hiç karşılaşmasak nasıl olurdu?
Birbirimizin hayatına girmeseydik hangi yönlere savrulurduk hiç düşündün mü?
İlk karşılaştığımız an konuşamamıştım hatırlar mısın? Çünkü düşünüyordum başıma ilk kez gelen
mucizeyi. Tadına varmaya çalışıyordum sindire sindire aşık oluyordum. Nasıl olurda hiç tanımadığın birini ilk
gördüğünde içinden sadece sarılmak
geçer. Konuşmaya başladığın an mucizeye tanıklık edermiş gibi yalnızca izledim
seni. Ağzından çıkan her kelimede bana ne kadar benzediğini düşündüm. Sonra
güldün gözlerimin içine bakarak işte o an anladım ki ben hiç güzel gülen
görmemişim. Senin yanında herkes biraz çirkin, eksik ve tatsız. Bir insanın
gülerken gamzeleri bu kadar derin olur mu hiç? Ya da çekik gözler bu kadar
yakışır o pürüzsüz esmer yüze. Neyse kendime geldikten sonrasını hatırla
ağzımdan çıkan ilk söz – ya şey ya ben ıımm çağla ya olmuştu. Hayatım boyunca kızarmayan
yüzüm bana ihanet etti ve ilk kez domates gibi kızardım. Bu kızarıklık uzunca
bir süre yüzümden gitmedi. Hiç utanmamıştım o kadar. Sanki ne olmuştu aramızda
sadece tanışmıştık. Ben hayaller aleminden çıktıktan sonra kızaran yüzümü bi
kenara bırakınca seninle sohbet etmeye başlamıştık. Her şey ne kadar havadaydı.
O anlarda sanki dünyada sadece ikimiz vardık. Benim için hala öyle hala ikimiz
varız .Nasıl buralara geldik, niçin anlamaya çalışmadık birbirimizi? Belki en
doğrusuydu senin deyiminle ‘tadında bıraktık’. Ben bırakamadım ama tadı
damağımda kaldı sevgilim.
20 Mart 2013 Çarşamba
BİL İSTEDİM
Ben hep sana yazsam ya. Yazınca konuşurken ki gibi aksamıyorum,
aslında olduğum gibiyim. Böylelikle aklımdan
geçenleri sana düzenleyip söyleyebiliyorum. Ne zamandır sana mektup yazmıyorum. Çünkü konuşmuoruz. Ama ilginç bir şekilde kalbimden geçenleri
nasıl bilebiliyorsun? Biliyorsun işte .Çünkü bakışlarımdan, gülüşümden tanıyorsun beni. Bu
nasıl güzel bi yetenek. Sadece ikimizin bildiği bir dil gibi. Aynı zamanda bir
çeşit şifre. Aradan bir gün de geçse bir ay ya da yıl da geçse bazı şeyler
değişmez çünkü. Mesela güldüklerin, ağladıkların gibi. Benim de değişmedi.
Senden sonra sadece zaman geçirmeye çalışıyorum. Böylelikle daha az aklıma
geliyorsun. Anılarımızı düşünmemeye çabalıyorum. Hem belki unuturum düşünmeye
düşünmeye. Biliyorum gülüyorsun şimdi çünkü tanıyorsun beni. Ben her ne kadar
düşünmüyorum desem de hep aklımın bir köşesindesin . Bilirsin beni okurum hep.
Elime ne geçse ama genelde roman. Film izliyorum birde aşk ve korku.
Birbirinden iki zıt çeşit. Hani ben de zıtlıklarla doluyum. Bazen yemek yapmayı
deniyorum ve biliyor musun sanırım başarılı da oluyorum. Çevremden gelen tepkiler olumlu oluyor. Elimin bi tadı varmış. Sanırım senden aldığım aşkı yemeklerime ekliyorum. Ama her şeyden
önemlisi rüyalarım. Seni orda görmeye engel olamıyorum. Ve rüyalarım benim en
mutlu olduğum anlar oluyor sonra. Çünkü gerçek olamayacak kadar güzeller. Orda
yine bakıyorsun bana dolu dolu ben de sana senin deyiminle yine masum masum
bakıyorum. O anda rüyamda da her şey duruyor. Yine ilk adımı sen atıp koşarak
boynuma sarılıyorsun. Öpüyorsun alnımdan gözlerimden.. Bana en masum geleni hep
gözlerim olmuştur. Ne yaparsam yapayım yalan söyleyemem bilirisin. Buna
çabalasam da gözlerim ele veririler beni. Neyse uzattım yine lafı hayatımda
olmasan da bundan sonra olamayacak olsan da bil ki yerini kimse asla
dolduramaz. Hem şu boşluk doldurma sözünü sevmem. Benim için herkes ayrıdır
senin bıraktığın boşluğu ancak sen kapayabilirsin.
12 Mart 2013 Salı
Şampiyonlar lig'inde Son 8
Şu anda o kadar büyük bir pişmanlık
içindeyim ki sizlere anlatamam. Bir an için unutmuşum Avrupa denildiğinde Galatasaray'ın
nasıl değiştiğini. İlk maçta yapılan hatalar olmayınca bakın ortaya ne kadar
güzel bir oyun çıkıveriyor. Yıllar sonra mutluluktan ağladım bugün. İyi ki
varsın Galatasaray içimizdeki aşkı bi gün olsun söndürmediğin için, savaştığın
için, adını en yükseklere taşıdığın için, her şey için. Nasıl özlemişim böyle
kalp çarpıntılarını ve başarılarını..
Oyuna gelecek olacak olursak, Galatasaray maça iyi başladı ilk
dakikalardan itibaren fakat golü bulmadı. Futbolda bi tabir vardır ‘atamayana
atarlar ‘ attılar da. 17. Dakikada golü
yiyen Galatasaray bi süre deli dana gibiydi. Amaa 20 içinde toparlandı ve 37.
Dakikada direkleri döven Hamit bu kez direğin sayesinde golü buldu. Golü
bulduktan sonra rahatlayan Galatasaray, daha atak oynamaya başladı. Muslera’nın topu eliyle oyuna
soktuktan sonra 42. dakikada topu önüne olan Burak yılmaz topu ağlarla
buluşturdu. Ve hepimizi mutluluktan ağlattı J
5 Mart 2013 Salı
20 Şubat 2013 Çarşamba
18 Şubat 2013 Pazartesi
Her şeyi bi yana bırakırsak Çarşamba gecesi büyük gün. Schalke karşısında Aslantepe ‘de oynanacak şampiyonlar ligi maçıöncesi Galatasaray'a başarılar diliyorum. Hak eden kazansın (: tabi umarım şans bizden yana olur
8 Şubat 2013 Cuma
22 Ocak 2013 Salı
14 Ocak 2013 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
H erkesin Hiçbir Şeyi Hikayem 91 yılında başladı. Her yıl daha da geriye gitti ve bu yıl kendime en uzak yılım oldu. En umutsuz en çaresiz...
-
H erkesin Hiçbir Şeyi Hikayem 91 yılında başladı. Her yıl daha da geriye gitti ve bu yıl kendime en uzak yılım oldu. En umutsuz en çaresiz...