22 Aralık 2013 Pazar




2013; beni çok üzdün ama Galatasaray 'a çok iyi geldin. Galatasaray, 2013 yılını birçok şampiyonlukla doldurdu. Sarı kırmızılı takım geçen sene futbolda, Erkek Basketbolda, Engelli Basketbolda, Judoda, Briçte şampiyon oldu. Cimbom bunların yanı sıra  yüzmede de  birçok  Türkiye rekoruna imza attı. Daha bitmedi bu saydıklarım  sadece Türkiye’yi kapsayan başarılar daha Avrupa var…

17 Aralık 2013 Salı










Duygu Asena, hem yazar hem de gazeteciydi. Asena, 1946 -2006 yılları arasında yaşadı. Ondan geriye 8 kitap kaldı. İlk kitabı Kadının Adı Yok yayınladığı yıl yasaklandı, fakat sonrasından açılan davalarla yasak kalktı. Kitaplarında güçlü kadınları konu edindi. Belki kendisi de kadın olduğu için kim bilir... Şu anda 4. kitabını okuyorum. Ve gerçekten okunması gereken bir yazar. Önyargılardan arınıp okumayı deneyebileceğiniz biri. Her kitabı ayrı güzel. Onu çok özlüyoruz gerçekten...

5 Aralık 2013 Perşembe


                                                  Tamamen Ben

 
   Dünyaya gelmesem neler olmazdı acaba? 15 Mart tatsız tuşsuz sıradan bir gün olacaktı. Hele 15 Mart 1991 tam bi felaket olacaktı. Hele öğle saatini anlatmıyorum bile. Balık burcu yarım kalacaktı. Yükselim yengeç belki ahirete kadar eksik kalacaktı.  Gel gelelim ailede neler eksik olurdu acep? Öncelikle babam 1 boğaz masrafından kurtulurdu. Ailem 5 kişi olurdu, iki kız bir erkek. Annem daha az yorulurdu. Eziyetlere katlanmazdı beni büyütmek için. Her gün patates kızartması yapması gerekmeyecekti. Her hafta kocaman küveti doldurmayacaktı sırf biricik  küçük kızı mutlu olsun diye.  Babam kimseyi zeytin gözlü diye sevemeyecekti. Y a da zeka küpüm diyemeyecekti. Ablamlara da  ayak bağı olmazdım. İkisini birden hayattan soğutan kimse olmazdı. Bitmek tükenmek bilmeyen sorularla kimse canlarını sıkmazdı. Ama şimdi Allah yukarda sırlarını da benim kadar kimse iyi tutamazdı. Her hafta sonu verilen sözün yerine getirilmesi için zebellak gibi bekleyen bir kardeşleri  de olmazdı.

28 Kasım 2013 Perşembe


Biliyorum ben seni unutamam ama sen de beni unutamazsın. Nasıl unutacaksın ki? Yaşadığın her an  hayat beni senin karşına çıkardığı sürece... Unutamazsın tabii. Bi kere beni her gördüğünde yaşadıklarımız gelecek aklına, sonra birde yaşayamadıklarımız. Yaşadıklarımız, öylesine değildi. Gerçekten özeldi. Her şeyden önemlisi ilkti. İlkler unutulmaz derlerdi inanmazdım neden unutamayacakmışım derdim 'hayat bu her şeyi unutturur' ama öyle olmuyormuş sevdiğim. Hala öyle canlısın ki hafızamda sanki o günleri yeniden yaşıyorum. Kısa zamanda beni gerçekten mutlu ettin.

   Bi kadın olduğumu hatırladım ve birini ölesiye isteyebileceğimi anladım. Ve biri nasıl düşünülür gece gündüz seninle öğrendim. Aklıma esip gidince dönemeyeceğimi de senden öğrendim. Birine ayak uydurmayı hatırladım. Zevklerimi değiştirdin en basitinden. Asla olmaz dediğim çok fazla şey yaptım. Belki gurursuzluklar  yaptım. Çirkefleştim sevdiğimden. Ama işte bak söylüyorum unutamam. Mesela yüzünün uzunluğunu ömrümce unutamam. Gülünce yanaklarının çizgi çizgi  oluşunu da. Giyim tarzın sabit her şeyin mavi-siyah-beyaz. Hele o kendinden emin duruşun yok mu… Saçların hele benimkilerden daha yumuşak olduğunu söylemsem yalan olmaz herhalde. Ellerin cebindeyken yürürsün hep bu da aklımda. Sonra şiven kayardı bazen olduğun yere özgü konuşmaya başlardın. Adımla hitap ederdin bazen bense bana kızdığını sanırdım. İki işi aynı anda yapabilmeni bile seviyordum. Yerli yersiz konuşmalarımızı olmadık saatlerde uzattığımız konuşmalarımızı unutamam. Ben uyurken aradığını ve kapatmadığını da unutmam. Şarkılarını en sevdiğin kadını biliyorum ve biliyor musun onu senden sonra ben de daha çok sevemeye başladım. Gecelerden birinde  arayıp sevdiğin bi şarkıyı bana dinletmiştin. Senden bana gelen ilk ve son şarkıydı bu. Bana genelde ne dediğini hatırlıyorum. Benden en çok istediğin şeyin ne olduğunu biliyorum. Bana nasıl baktığını hatırlıyorum. Ayrıldığımız gün yani Pazardan nefret ediyorum. En sevdiğim günse Perşembe çünkü o günde tanıştık. Şu anlaşamadığımız ve aşamadığımız konu. Ben senin için tam olarak ne neydim, ne hissettin hiç bilemedim.


   Senin de beni niye unutamayacağını da biliyorum. Çünkü karşına böylesi çıkmamıştı. Hiçbir aşk kuralını bilmeyen bir yabani tanımamışsındır. Ama hiçbir şeyi bilmemesine rağmen senin için öğrenmek istediğini de unutma. Hayatında yeşili benim kadar seven biri olmuş mudur acaba ? Baak bunu da unutamazsın. Sonra bu kadar odununu da görmemişsindir. Kalbim senin için atarken , duygularımı nasıl batırdığını tahmin bile edemezsin. Canım kelimesinden nefret ettiğimi de unutamazsın .Güldüğüm zaman yüzümün güzel olduğumu unutamazsın. Çünkü bunu sen söylemiştin bana . Dişlerimi de beğenirdin, ilk tanıştığımız gün bahsi geçmişti. Kendimin farkında olmadığımı söylediğini de unutamam. İlk  buluştuğumuz gün yaşadığımız heyecan hala içimde. Sana nasıl baktığımı unutamazsın. Beraber içtiğimiz ilk çay. Sonra akşamına inatlaşmamız ilk mesajı kim atacak diye. Ben galip gelmiştim hatırla ilk mesajı sen atmıştın. Ve beni nasıl da mutlu etmiştin . Dövmemi sevdiğini ve saçımın boyunu sevdiğini unutmam. Sonraaa seni öptüğümde yüzümün aldığı ifadeyi de unutamazsın, benim seninkini unutamadığım gibi. Beraber güldüğümüz anları hele unutursan ... Senden defalarca ayrılmama rağmen bi mesajınla sana nasıl koştuğumu da unutamazsın. Her küsüşümüz de barıştığımızı unutamazsın. Benim seni, senin beni sevdiğinden daha çok sevdiğimi de unutamazsın. Unutamazsın işte unutmamalısın. Unutursan bana haksızlık etmiş olursun. Konuştuğumuz onca şey boşuna gider.


   Bilmediğin şeyler de var ama. Mesela ben hala seni unutmadım. Biliyorum artık olamayız ama ben senin boşluğunu doldurmak istemiyorum. Daha doğrusu seni unutmaya kıyamıyorum . Öyle aniden içimdekileri söyleyemeden bitince böyle oldum. Yarım kaldım, tamamlayamadım kendimi. Hayal kırıklığı desen değil , biliyordum sürmeyeceğini. Sana aldığım tek hediyeyi vermek için buluştuğumuzda sana sarılamamıştım hatırladın mı? Çünkü hiç hesaba katmamıştım sarılacağını. Sarıldığın an her şey durdu etrafımdaki, düşündüm o an gerçekten anladım bu sondu. Bir daha böyle bi fırsat geçmeyecekti elime ve ben onu kaçırmıştım. Kızmıştın hatta ben bi tepki vermeyince ... Ama dedim ya bir tanem bilmediklerin var.

   Bir insanı tanımada flört ya da  sevgili olma evresi yeterli midir ? Bence insan ayrılınca tanıyor birbirlerini. Elini tutarken  tanıdığını sanıyorsun . Asıl olay eller ayrılınca ortaya çıkıyor. Ne çok insan ayrıldıktan sonra birbirlerinden nefret etti. Ne çok söz söylendi biten her aşkların ardından. Ama biz seninle konuşmamayı  başaramadık. Hep haber aldık birbirimizden. Tamamen kaybetmek istemedik belki ‘bizi’. Aslında ben hiç kıyamadım ki sana. Sen de hep hayatında olayım istedin. Benim konuşmayı seviyorsun yaa. Ne zaman çağırsan gelmek istedim ben de , amacının ne olduğunu bile bile sana güvenmek istedim, bittiğini bile bile. O belki yok mu işte o , her keşkenin sebebi. Değişmiş olma ihtimali . Ve her seferinde  değişmediğini gördüğümde yaşadığım hüzün. Önce kendim inandım , o yalana sonra etrafını inandırdım. Kırıldıkça değiştim. Ama senden hiçbir zaman nefret etmedim.

   Yine söylüyorum yaşananlar unutulmaz. Sen ne dersen de ne kadar inkar edersen et, hata de yanlış de ya da kabul etme ne düşünüyorsun bilmiyorum belki de pişmansın. Bu vefasızlık olur, bu yaşanmışa saygısızlık olur ve bu beni en çok kıracak şey olur.

   Hayatın boyunca hep mutlu ol. Umarım sevdiğin her kadın, verdiğin küçücük mutluğu bile sevme yeteneğine sahip olur benim gibi. Daima hem sev hem sevil.

 

16 Kasım 2013 Cumartesi


Korkağın Sözleri

Kendimi yine düşünürken buldum. İnsanları ve hayatı her zaman ki gibi sorguluyordum. Uğruna savaş verdiklerimi ya da verdiklerimi sandığım kişileri ve şeyleri düşündüm. Okul bitecek seneye öğrenciyim deyip sırıtamayacağım. Canım dediğim arkadaşlarımla belki şimdiki kadar sık görüşemeyeceğim. Sabahlara kadar oturup gülemeyeceğim. Dedikodu bile yapamayacağım belki. Belki babamdan harçlık istemek koyacak.(tabi iş bulamazsam) İş bulursam hep koşturacağım durup yazılarımı yazmaya fırsat bulamayacağım. Ya da yaşadıklarımı düşünmeye fırsatım olmayacak. Hem seneye belki Muğla’ya giderim yine ellerim buruşana kadar çıkmam suyun içinden. Aa sonra mezuniyet var, kep falan atacağız ya hani büyüdük. Adam olduk güya hayata atılacağız. Sonra kutlama yaparız herhalde içeriz bir şeyler. Sonra bu aptal halime güldüm. Nasıl da inanıyorum bütün istediklerimi yapacak zamanı bulacağıma. Yarın aynı şekilde hayatıma devam edecekmişim gibi.

12 Kasım 2013 Salı


                
 Beyoğlu'nun En Güzel Abisi




      Ahmet Ümit ilk kez vazgeçmişti turuncu beyaz kitap kapaklarından. Beyoğlu'nun En Güzel Abisi'nin kitap kapağı lacivert zemin üzerine Tarlabaşı’ndan  renkli biri görüntü yerleştirilmiş. Öyle güzel bir kitap olmuş ki herkese tavsiye ederim.

     Polisiye romandan pek haz etmem ama bu adam tam bir şahane. Kelimelerle  oyun oynuyor. Onu okurken ne zamanın farkında oluyorum ne de yerin. Olayları öyle farklı bir yerden anlatıyor ki her kitabı ayrı bir hayranlık uyandırıyor okuyucuda. Ayrıca kitap da ki cümleler öyle samimi ki... Tabi şaşmamak gerek hala metroyla Beyoğlu'na gelen ve içimizden biri gibi yaşayan bir yazar. Umarım yeni kitap yazmaya başlamıştır şimdiden. Yine fazla geveledim sadede geliyorum. Öncelikle her zamanki gibi romanın türü polisiye, 1. tekil şahıs tarafından yazılmış.

       Ana karakterimiz Boşkomiser Nevzat yan karakterler; Ali ve Zeynep. Ali de Nevzat gibi komiser  Zeynep de  Kriminolog. Yılbaşı gecesi, Tarlabaşı sokaklarında  öldürülen bi erkeğin katilini arıyorlar. Aynı zaman da Tarlabaşı’nın yaşadığı sorunları (uyuşturucu ,kumar, seks işçileri) da ele alıyorlar. Katili tabi ki öldürülen erkeğin düşmanlarını sorgulayarak aramaya başlıyorlar. Barbut İhsan, Kara Nizam, Süleyman...  Daha sonra olay genişliyor. Maktülün hayatına giren kadınlar olaya dahil oluyor. Her zamanki gibi katil hiç ummadığınız hatta masum olarak gördüğünüz kişiler tarafından işleniyor.

    Beyoğlu Rapsodisi'ni okurken fena bozguna uğramıştım :) bu kez hazırlıklıydım;  katil tahmin ettiğim kişi çıktığı için mutluyum.

9 Kasım 2013 Cumartesi

Uzunca bir aradan sonra yeniden kitaplarımın özetlerini yazmaya devam ediyorum. Son zamanlarda deneme türünü okumaya öncelik verdim iyi ki de verdim. Özellikle Montaigne ve Hıncal Uluç'un kitapları gerçekten okunmaya değer. Amerikalı genç kadın yazar Sarah Jio' nun Yağmur Sonrası aldı romanı da oldukça keyifli. Neyse uzatmadan içimde birikenleri yazmak istiyorum


 

6 Ekim 2013 Pazar



 
    GALATASARAY'DA DURAKLAMA DÖNEMİ
 
Sezona çarpıcı bir giriş yapamayan Galatasaray ilk mağlubiyetini Akhihar Belediye'sinden aldı. Hatırlayacağımız gibi Şampiyonlar Ligi'ne de iyi bir başlangıç yapamamıştı. Fakat bunun bir telefisi vardı, rakip Real Madrid'di 6-1 in bir önemi yoktu.


30 Ağustos 2013 Cuma



Bugün uyandığımızda hepimizi gri bir sürpiz bekliyormış. Bunca düzeltilmesi gereken aksaklık varken tek derdiniz gökkuşağı rengine bezenmiş merdivenler miydi? Yoksa zaten alışkınız her şey yasak yani, evet herkes suçlu sizden olmayan herkes haksız.

31 Mayıs 2013 Cuma


         1 Haziran 2013
 

Gazetecilik okumaya 6 yıl önce karar verdim. Herkes gibi benim de amaçlarım vardı okulumu bitirip mesleğe atılınca;  insanlara doğruyu göstermek için çaba sarf edecektim, objektif olmaya çalışacaktım. Her zaman doğruluğuna inandığım ilkelere sahip çıkacaktım. Haksızlığa asla boyun eğmeyecek ve her zaman direnecektim. Dönek  olmayacaktım mesela. Yalaka olmayacak ve adam kayırmayacaktım ya bir kere kimseyi kandırmayacaktım vs. Gelin görün ki okulumu bitirip meslek hayatına atılamadan hepsinden bir anda vazgeçtim. Çünkü bu ülkede bunların her biri imkansız. Çünkü buralarda iyiler barınmaz çok iyi olursan işinden olursun. Ben bulaşırsam bu işlere paçamı kurtaramam en iyisi uzaktan izlemek. İyisimi ben spor muhabiri olayım siz yolunuza ben yoluma buralara da bulaşmamayım

26 Mayıs 2013 Pazar


Belki de yaşayacağımız güzel olan her şey için beklemek gerek. Zamanı olmadığı için gerçekleşmediğine inandığımız hayallerimiz cebimizde,  yola devam ediyoruz.

28 Nisan 2013 Pazar

2013 DE GALATASARAY

Sezonun sonuna gelirken hadi bakalım bu sene neler yapmışız bir göz atalım.

22 Mart 2013 Cuma


Şizofrenik aşka mektup

Yine sana geldim sevgilim. Söyle yoksa yine çok mu beklettim ? Umarım beklemene değer duyacakların. Sana bi avuç dolusu kokumu getirdim, sesimi getirdim. Eskisi gibi konuşuruz belki . Dilerim hayatında konuşmamızdan rahatsız olacak biri yoktur. Üzülmesini istemem. Hadi başlayalım hiç düşündün mü acaba seninle hiç karşılaşmasak nasıl olurdu? Birbirimizin hayatına girmeseydik hangi yönlere savrulurduk hiç düşündün mü? İlk karşılaştığımız an konuşamamıştım hatırlar mısın?  Çünkü düşünüyordum başıma ilk kez gelen mucizeyi. Tadına varmaya çalışıyordum sindire sindire aşık oluyordum.  Nasıl olurda hiç tanımadığın birini ilk gördüğünde içinden  sadece sarılmak geçer. Konuşmaya başladığın an mucizeye tanıklık edermiş gibi yalnızca izledim seni. Ağzından çıkan her kelimede bana ne kadar benzediğini düşündüm. Sonra güldün gözlerimin içine bakarak işte o an anladım ki ben hiç güzel gülen görmemişim. Senin yanında herkes biraz çirkin, eksik ve tatsız. Bir insanın gülerken gamzeleri bu kadar derin olur mu hiç? Ya da çekik gözler bu kadar yakışır o pürüzsüz esmer yüze. Neyse kendime geldikten sonrasını hatırla ağzımdan çıkan ilk söz – ya şey ya ben ıımm çağla ya olmuştu. Hayatım boyunca kızarmayan yüzüm bana ihanet etti ve ilk kez domates gibi kızardım. Bu kızarıklık uzunca bir süre yüzümden gitmedi. Hiç utanmamıştım o kadar. Sanki ne olmuştu aramızda sadece tanışmıştık. Ben hayaller aleminden çıktıktan sonra kızaran yüzümü bi kenara bırakınca seninle sohbet etmeye başlamıştık. Her şey ne kadar havadaydı. O anlarda sanki dünyada sadece ikimiz vardık. Benim için hala öyle hala ikimiz varız .Nasıl buralara geldik, niçin anlamaya çalışmadık birbirimizi? Belki en doğrusuydu senin deyiminle ‘tadında bıraktık’. Ben bırakamadım ama tadı damağımda kaldı sevgilim.

20 Mart 2013 Çarşamba

BİL İSTEDİM
Ben hep sana yazsam ya. Yazınca konuşurken ki gibi aksamıyorum, aslında olduğum gibiyim. Böylelikle  aklımdan geçenleri sana düzenleyip söyleyebiliyorum. Ne zamandır sana mektup yazmıyorum. Çünkü konuşmuoruz. Ama ilginç bir şekilde kalbimden geçenleri nasıl bilebiliyorsun? Biliyorsun işte .Çünkü  bakışlarımdan, gülüşümden tanıyorsun beni. Bu nasıl güzel bi yetenek. Sadece ikimizin bildiği bir dil gibi. Aynı zamanda bir çeşit şifre. Aradan bir gün de geçse bir ay ya da yıl da geçse bazı şeyler değişmez çünkü. Mesela güldüklerin, ağladıkların gibi. Benim de değişmedi. Senden sonra sadece zaman geçirmeye çalışıyorum. Böylelikle daha az aklıma geliyorsun. Anılarımızı düşünmemeye çabalıyorum. Hem belki unuturum düşünmeye düşünmeye. Biliyorum gülüyorsun şimdi çünkü tanıyorsun beni. Ben her ne kadar düşünmüyorum desem de hep aklımın bir köşesindesin . Bilirsin beni okurum hep. Elime ne geçse ama genelde roman. Film izliyorum birde aşk ve korku. Birbirinden iki zıt çeşit. Hani ben de zıtlıklarla doluyum. Bazen yemek yapmayı deniyorum ve biliyor musun sanırım başarılı da oluyorum. Çevremden gelen tepkiler olumlu oluyor. Elimin bi tadı varmış. Sanırım senden aldığım aşkı yemeklerime ekliyorum. Ama her şeyden önemlisi rüyalarım. Seni orda görmeye engel olamıyorum. Ve rüyalarım benim en mutlu olduğum anlar oluyor sonra. Çünkü gerçek olamayacak kadar güzeller. Orda yine bakıyorsun bana dolu dolu ben de sana senin deyiminle yine masum masum bakıyorum. O anda rüyamda da her şey duruyor. Yine ilk adımı sen atıp koşarak boynuma sarılıyorsun. Öpüyorsun alnımdan gözlerimden.. Bana en masum geleni hep gözlerim olmuştur. Ne yaparsam yapayım yalan söyleyemem bilirisin. Buna çabalasam da gözlerim ele veririler beni. Neyse uzattım yine lafı hayatımda olmasan da bundan sonra olamayacak olsan da bil ki yerini kimse asla dolduramaz. Hem şu boşluk doldurma sözünü sevmem. Benim için herkes ayrıdır senin bıraktığın boşluğu ancak sen kapayabilirsin.

 

12 Mart 2013 Salı




    Şampiyonlar lig'inde Son 8


Şu anda o kadar büyük bir pişmanlık içindeyim ki sizlere anlatamam. Bir an için unutmuşum Avrupa denildiğinde Galatasaray'ın nasıl değiştiğini. İlk maçta yapılan hatalar olmayınca bakın ortaya ne kadar güzel bir oyun çıkıveriyor. Yıllar sonra mutluluktan ağladım bugün. İyi ki varsın Galatasaray içimizdeki aşkı bi gün olsun söndürmediğin için, savaştığın için, adını en yükseklere taşıdığın için, her şey için. Nasıl özlemişim böyle kalp çarpıntılarını ve başarılarını..
 
 
 
  Oyuna gelecek olacak olursak, Galatasaray maça iyi başladı ilk dakikalardan itibaren fakat golü bulmadı. Futbolda bi tabir vardır ‘atamayana atarlar ‘ attılar da.  17. Dakikada golü yiyen Galatasaray bi süre deli dana gibiydi. Amaa 20 içinde toparlandı ve 37. Dakikada direkleri döven Hamit bu kez direğin sayesinde golü buldu. Golü bulduktan sonra rahatlayan Galatasaray, daha atak oynamaya başladı. Muslera’nın topu eliyle oyuna soktuktan sonra 42. dakikada topu önüne olan Burak yılmaz topu ağlarla buluşturdu. Ve hepimizi mutluluktan ağlattı J

5 Mart 2013 Salı


                        Facebook'ta 8 milyon (8.002.659)

 

     
Olaya hangi açıdan bakarsanız bakın Galatasaray Facebook'ta, Twitter'da her yerde ezeli rakiplerinin önünde. Ya da genel adıyla sosyal medyada en üst sıralarda.Yani en azından sayı olarak. Bu sezon flaş transferler yaptı sarı kırımızılı takım.

20 Şubat 2013 Çarşamba



         Bu futbolla zor Galatasaray zor. Zaten maça  vasat başladı her iki takımda. Galatasaray, Burak'ın güzel golüyle öne geçti ama daha devre bitmeden Schalke cevabı yapıştırdı.

18 Şubat 2013 Pazartesi

 
Şu anda en yakın rakibine 6 puan fark atmış bir takımdan bahsedeceğim sizlere. Evet flaştransferler yaptı, evet bunlar için çok para harcadı. Ama görüyoruz ki verilen emekler ve paralar karşılığını vermeye başlıyor. Akhisar karşılaşması çok basit bi maç gibi gözükse de öyle değil. Yani şöyle oluyor ki durağan giden bir maçıçeviren biri var ortada ''Didier Drogba''. Artık yaşı vs. gibi ayrıntılara girmeyeceğim kondisyon eksiği olmasına rağmen adam çıktı oynadı topunu. Gerçekten atılması çok güç bi kafa golüne imza attı. Zaten ligimizde atılan kafa golü çok az; özlüyoruz, arada böyle yıldızlardan yıldızlığına yakışacak goller görmek hoş. Ve tabi bide buz dolabı Wesley Sneijdergerçeği de gözler önünde. Hiçbir şey yapmıyor gibi gözükse de aslında gizli kahraman. Riske girmemek adına çok fazla riskli müdahaleler de bulunmuyorşimdilik, bakalım ilerleyen zamanlar nasıl olacak hep birlikte göreceğiz.

Her şeyi bi yana bırakırsak Çarşamba gecesi büyük gün. Schalke karşısında Aslantepe ‘de oynanacak şampiyonlar ligi maçıöncesi Galatasaray'a başarılar diliyorum. Hak eden kazansın (: tabi umarım şans bizden yana olur

8 Şubat 2013 Cuma


JERZY

KOSINSKI   

BOYALI KUŞ

Yazar , Jerzy Kosiński; Boyalı Kuş adlı romanında kendi hayatını kaleme aldı. . Jerzy, 1933 yılında Polonya' nın Lodz kentinde doğdu. Aslen Polonyalı ve Musevidir.

22 Ocak 2013 Salı


BİR ODADAN BİR ODAYA

Çirkin Kral, çalışırken hırsıyla işine olan aşkıyla bilinir. Ama gelin bir de onu yalnız büyüyen ve daima aşağılanan kızının ağzından dinleyin. Yıllarca Yılmaz Güney'i devrimci yönüyle tanıdık. Bu kez onu kızının ağzından okuyoruz.

14 Ocak 2013 Pazartesi


Onlar  Taner Erbulak'ın , Kerem İlter'in , Ünsal Oskay 'ın, Garo Mafyan'ın , Selçuk Yöntem'in, Mustafa Denizli'nin , Namık Kemal Zeybek 'in kızları


4 Ocak 2013 Cuma


Genç Semih diye diye adamı 30 yaşına getirdiler. Beşiktaş,  Semih Şentürk'ü transfer ederse  büyük hata eder.

 H erkesin Hiçbir Şeyi Hikayem 91 yılında başladı. Her yıl daha da geriye gitti ve bu yıl kendime en uzak yılım oldu.  En umutsuz en çaresiz...