Saf kötülük
Yaşarken beynimize işlenen en güçlü olduğunu düşünüyorum. Daha en başından birine üstünlük kurmak için doğmadık mı? Annene babana kardeşine herhangi birine. İçimizdeki kötüyü her an bastırarak yaşamaya çalışmıyor muyuz? Yalnızlıktan sonra en çok düşündüğüm konu bu oldu. İyi insan nasıl kalabiliriz içimizdeki sesi nasıl susturabiliriz onunla ilgili henüz bir yol bulamadım. Yıllar evvel eski bir Kızılderili atasözü duymuştum; ‘’ İnsan iki ruhludur içinde bir iyi köpek ir de kötü köpek kavga eder, hangisini beslersen o kazanır.’’ Bütün egoyu kibri bi yana bırakıp eşit şartlarda yaşamadığımızı düşünmek gerekir. Hepimiz adalet isteriz ama konu eşitliğe gelince kimse bir başkasıyla içsel olarak eşit olmak istemez. Dünyada bunca feminist cemiyet , kuruluş neden var ? Erkekler hala içlerinde, bi kadınla erkeğin eşit haklara sahip olmasını istemez. Ne iş yerinde maaş konusunda ne de bire bir aşk ilişkisinde hep üstünde olmak ister uğun konum bu değil ama yine de ucundan kıyısından buna da değinmek istedim. Yargılama ve art niyetle alakalı bir Kızılderili atasözü var o da ‘’Benim hayatımı yargılamadan önce benim ayakkabılarımı giy ve benim geçtiğim yollardan, sokaklardan geç. Benim takıldığım taşlara takıl yeniden ayağa kalk ve aynı yolu tekrar git benim gittiğim gibi anca o zaman beni yargılayabilirsin. ‘’ Hangimizde var bu yüce gönüllük diğer insanları nasıl yargıladığını düşün..
Kendimi iyi hissetmediğimde, birinin başını omzuna yaslanırken bile tam anlamıyla iç rahatlığını yaşamak istiyorum. Bu yüzyıl bu onyıl başımıza gelen onca şey hepimizi birbirimizden uzaklaştırdı. Belki de hep böyleydi ama büyüğün zaman insanların nasıl acımasız nasıl öfke dolu olduğunu daha temiz görüyorsun. Kendimi asla savunmuyorum , zaten en büyük kötülükleri insan kendi kendine yapar değil mi? Gelen tüm kötülükleri kendimiz besleriz aslında izin veririz bize gelmesine. Hayatımdan giden tüm insanlara karşı içim çok rahat. Kimseyi isteyerek üzmedim, üzdüğümü fark ettiğim an özür diledim. Bu sonucu tabiki değiştirmedi ama içimde ne varsa söyledim belki yanlış düşünüyorum. Özbenlik içinde gerçekten kötülük yoksa bence onu beslemedikçe o da vazgeçiyor ruhumuzu ele geçirmekten. Herkesin seni, senin sevdiğin gibi sevmesini beklemek mesela .. Ya da romantiklikten öte birini milliyeti ya da dini inanışı yüzünden sevmemek evet yıl 2021 ama aşamıyoruz. İçimizdeki o ötekileştirme isteğinin dayanılmaz iğrençliği. Başka bi açıdan bakarsak milliyetinden övünç duymak da ilginç. İnsan kararını kendi vermediği oluşumuna katkı sunmadığı bir şeye nasıl sevinç ya da üzüntü duyabilir? Bu yüzden birini kırmak saf kötülük değil de nedir?